16 Kasım 2015 Pazartesi

ÖLÜ BAYRAKLAR



FRANSA DEVLETİNİN KATLİAMLARINDAN BİRİ
         Yaşadığımız coğrafya, bulunduğu konum itibariyle dünyada var olan her şeyden haberdar olmamızı sağlıyor.Bu haberler eskiden bize hiç ulaşmazdı ve hiçbir şey bilmezdik. Kapitalizmin savaş gücünü daha yükseltmek için ürettiği araçların az da olsa halkların eline geçmesiyle haberlerin bize ulaşması da mümkün oldu. Sosyal medyanın kullanımının artması da bunu kolaylaştırdı. Ancak bu haberlerin bizi ilgilendirmesinin en büyük sebeplerinden biri, küresel kapitalizm ve de kapitalizmin en büyük aracı olan fundamentalizmin (kökten dincilik) bölgemizdeki insanların üzerinde yarattığı baskı ,yasak ve katliamlardır.

             Kapitalistler, bu haberlerin bize ulaşacağını bilip korkmaktadır. Bu korku, akıllı olan mekanizmanın algı operasyonları yapmasına sebep olur.Bu algı operasyonlarını yapmak için sisteme uygun ezberci bir eğitim sistemiyle insanlar yetiştirir.Yetiştirdiği insanlar dinci,milliyetçi ya da ulusalcı olurlar.Bu insanlar insani vicdan ve akıldan yoksundur.Bu da gündemdeki olayları ezberci ve  sistemin kalıplaştırdığı biralgıyla algılamalarına sebep olur.
 
                 Paris Katliamı bir ilk değildir ve son da olmayacaktır. Yalnız Paris katliamında insanların gösterdiği tepkilerin Ankara, Suruç, Katar, Lübnan gibi yerlerde yaşanan katliamlara  gösterilmemesi oluşturulan algı kirliğinin sonucudur. İnsan ölümleri adeta kıyaslatılmaktadır. Her yerde ölen emekçi halklardır. Yalnız katledilen Fransadaki halkların katilide gene Fransa Devleti ve diğer işbirlikçi devletlerdir.(Amerika, İsrail, İngiltere gibi)

               İnsanlar doğal olarak yapılan katliama tepki verirken yaratılan algı kirliliği en üst seviyede etkisini gösterdi. Fransada katledilen insanların acılarını paylaşmak için   kapitalist Fransız bayrağını sosyal medyada profil resmi yaptılar.Bu bayrağa sahip olan ulus Fransa Paris katliamında ve de orta doğuda katliamlar yapan İŞİD çetelerini oluşturan başlıca devletlerden biridir.Bu nedenle bu algı kirliliğinin farkına varıp bütün katliamlara duyarlı olmalıdırlar.Her yerde ölmekte olan insandır.Paris katliamını diğer katliamlardan ayrı tutmak bu algı operasyonlarını yöneten kapitalistlerin işine gelmektedir.Çünkü tam da istedikleri sınıflı topluma uygundur.
              
"Fransa Avrupadadır,Avrupalı ise üst sınıftır!"Ortadoğuda bu katliamlar normalleştirilirken Fransa da olmasının farklı algılatılması sınıfsal bilincin önünde büyük bir engeldir.

Halbuki olması gereken Fransa bayrağını profil resmi yapmak yerine yasın simgesi olan siyah kurdele benzeri semboller kullanılmak ve de sokaklarda mücadeleyi büyütmektir.



              ÖLÜLERİN BAYRAĞI YOK,KATLEDİLENLERİN MİLLETİ YOKTUR.

          

13 Kasım 2015 Cuma

GÖKDELEN SUSKUNLARI SAVAŞIN SEBEBİDİR

GÖK DELENLER SUSUYOR Şehirlerde sürekli yükseliyor devasa yapılar bazen korkutuyor insanı  bu devasa binalarla Anadolu halklarını kandırdıklarını sanıyor ola bilirler evet beli kesimler üzerinde palalarını gerçekleştiriyorlar am bazı kesimlerde bu devasa binaların birer kılıf olduğunun farkındadır.gökdelen sakinleri ve işçi ölümleri ile ilgili görsel sonucu

Sanırsam Fiili olarak Türkiye halklarınında içinde bulunduğu 3 paylaşım savaşının etkileri her geçen gün daha fazla hissedilmeye başlandı. Devlet faşist yüzünü göstermekten hiç çekinmeden ölen halkın çocuklarını saray çıkarı için kollanmaya devam ediyor. Aslında tekel medyasının yansıtmadığı sokaktaki sesi bizler duymaktayız. Sarayın vede hükumetin çıkarları için yürüttükleri bu kirli savaş a. Sessiz kalan bir kesim varki. bunlar saray saltanatından aşağıda olmayan bir yaşama sahip 18 bin tl leri olan gökdelen suskunları dırlar. Aslında sarayın çıkarları vede kirli savaşlar. Bunlarında çıkarlarınadır. Bunlar kan emici şiş göbek li vampirler. Yani burjuvalardır. Savaşın etkilerini ceplerini ve midelerinin doluluğuyla hissederler. Halkların barış çığlıklarını umursamazlar. Örgütlü bir halk olan kürdis tan halkı bu saltanat düşkünlerinin korkulu rüyasıdır. aslında. O yüzdendir ki artık savaşın bu sessiz gökdelenlere sıçraması lazım saray bayrağı o zaman bırakacaktır. Vede savaş çığırtkanlığından vaz geçecektir. Savaşın asker veya polisle değil suskun gök desenlerle yürütülmesi gerekmektedir. (SAVAŞ SUSANLARA ULAŞMADAN BARIŞ OLMAZ. )gökdelen sakinleri ve işçi ölümleri ile ilgili görsel sonucu

YARINLAR YARINA BIRAKILMAMALI

gökdelen sakinleri ve işçi ölümleri ile ilgili görsel sonucugökdelen sakinleri ve işçi ölümleri ile ilgili görsel sonucu                   Yarın hiç bu kadar uzak oldumu.
Aslında yüzyıllardır Anadolu halkı yarınları bekliyor. Her gün aynı katliamlar. Katliamlar ve katliamlar.
Anadolu'da yaşayan bütün halklar. Devletin zulmünü elbette tatmıştır. Ermeniler, Süryaniler, Aleviler, Araplar, Kürtler, bu halklar için Türkiye topraklarında hiç yarın olmadı. Ve bu halklar bütün yarın umutlarını içlerinde taptaze taşıyorlar. Bütün saldırı, katliam, ve baskılara rağmen,
Kürt halk hareketi bütün bu halklara aslında Anadolu da örgütlenmeyi ve direnmeyi açıkça göstermiş vede yarın umutlarını. Dahada güçlendirmiştir.gökdelen sakinleri ve işçi ölümleri ile ilgili görsel sonucu
Bugün, on irinci gününe giren Silvan katliamı ve ablukası bu nedenledir. Devlet yüzyılların geleneğini bozmayarak barış seslerini yükseltenlere . Saldırıya devam etmektedir. Bu devletin kürt halkının örgütlü yapısının korkusundan yaptığı saldırılardır. devlet tarafından kürt halkını sindirmek ve korku imparatorluğunun seçimlerde yaptığı hileler ve baskılarla da göstermiştir.
 Silvan daki baskılar vede sokağa çıkma yasağının devletin karanlık yüzünü meydana çıkarması Anadolu halkları için bir fırsattır.
Bu topraklarda yaşayan bütün halklar. Geçmişlerine bakarak kürt halkına vede Silvan a  destek vermeli mücadeleyi her yerde sürdürmelidir.
Halkların Ezilenlerin birbirlerine karşı minnet borçları vardır. Yarınlar ancak egemen ulusa karşı Ezilenlerin top yekün mücadelesiyle ulaşılabilir                                 .katil polis ile ilgili görsel sonucukatil polis ile ilgili görsel sonucukatil polis ile ilgili görsel sonucukatil polis ile ilgili görsel sonucu

CENNETTEN BİR KÖŞE

Tanrı şeytanla savaştı 12 günlük mahkumiyetin sonunda kırdı zincirleri Demir parmaklıkları yer altında 3.gün sürdü tanrının şeytanla olan savaşı  yer altı çok sıcaktı güneşi yer altına saklamıştı şeytan tanrı güneşi tekrar gök yüzüne çıkarmak için yedi gün de inşa ettiği yer yüzünün karanlık
dibine iniyordu şeytan tanrıya tuzaklar kurmuştu ve tanrıyı hapis etmişti 12 gün buyunca tanrı zincirlerini kırdıktan sonra verdiği 3 günlük savaştan sonra güneşi gök yüzüne çıkarmıştı tanrı yorgun düşmüştü toprağın üstüne ozandı ve güneşi seyre daldı sevinçliydi sevincini paylaşmak istedi ama 
tanrı tekti  ve yorgundu uyudu oracıkta  derin uykusundaki  rüyada
kendisine hizmet etmek için topraktan heykeller yapıyordu ve ağızlarından tükürerek can veriyordu tanrı birden uyandı ve çamurdan insancıklar yapmaya başladı ve ağızlarından tükürmeye başladı tanrı kendisi için yaptığı dünyada başka canlılar yaratmıştı ve kendini gizlemeliydi gök yüzüne çıktı ama şeytan hala yer altındaydı tanrı tamamen unutmuştu şeytanı ve şeytan tanrının korkup kaçtığını düşündü yer yüzü nede kendisine benzeyen şekiller yapmıştı şeytan tanrıyı yer yüzüne indire bilmek için tanrının yarattıklarıyla oynamaya başladı tanrıyı kızdırıp gök yüzünden indirmek için ama tanrı bir türlü inmiyordu şeytanla savaşmak içim yer yüzüne bulutların üzerindeki köşkünde çok rahattı ve en son şeytan la 
savaştığında çok yorulmuştu insanlar şeytandan bıkmışlardı ve tanrıya yalvarmaya başladılar 
ama tanrı inmiyordu bir türlü şeytanla savaşmaya tanrı bulutların üzerinden insanları seyrederken 
çok güzel bir kadın yarattığını fark etti ve onun şeytandan korktuğu için tanrıya dua ettiği besbelliydi 
ama tanrı acısını anlamıyordu kadının çünkü tanrı aşıktı ve sadece kadına dokunmak istiyordu kadına seslendi gel bana kadın dahada korkmaya başladı lütfen tanrım beni bağışla bir hata yaptıysam beni 
afet diye yakarıyordu tanrı gülümseyerek kadına sen artık tanrıca olacaksın ve yer yüzündeki insanlara yardım ede bilmesi için tanrılar doğuracaksın diyerek kadını gök yüzüne çekti tanrı insanlar eğlenmeye başladılar çünkü artık şeytanla savaşacak birileri olacaktı ve şeytan insanlarla artık ilgilenmeyecek 
insanlar mutlu olacaklardı ve tanrının cennetine gire bilmek için ibadete zamanları olacaktı 
yıllar geçiyor ama hala tanrılar şeytanla savaşmaya gelmiyorlardı insanlar tanrı kadını beğenmedi 
ondan bize bir tanrı göndermiyor yeni kadınlar göndermeliyiz tanrıya belki uzaman bize şeytanla savaşmak için tanrılar göndere bilir diye düşündüler ve en güzel kadınları seçip tanrının beğenmesi için süslediler ve kadınlarla beraber yiyeceklerde sunmak gerekirdi tanrıya ve yeni tanrıları yarata bilmesi içinde kan lazımdır diye düşündüler tanrıya ve kurbanda kesmeli en yüksek tepelere çıktılar hediyeleri tanrıya sundular tanrının hoşuna gitmişti insanların yaptığı ve tanrı genç tanrılardan bir kaç tanesini gönderdi yer yüzüne şeytanla savaşmaya şeytan meşgulken tanrılarla la insanlarlar çok mutluydu  ve artık ibadet etmiyorlardı hediyeler sunmuyorlardı tanrıya ve tanrı kızmaya başlamıştı  ve genç tanrılar artık yaşlanmış tanrıyı dinlemiyorlar ve tanrı hepsini cezalandıracağını söyleyip tehdit ediyordu genç tanrıları genç tanrılar korkuyorlar yaşlı tanrıdan ve insanlarla anlaşıyorlar yaşlı tanrıya kurbanlar kesilmesi ve ibadet edilmesi için ve tanrılar rahipler seçiyorlar insanlar arasından insanlara tanrının korkusunu salmak için ve ibadete zorlamak için ve yaşlı tanrı öldükten sonra genç tanrılarda aldırış etmemişlerdir insanlara ve şeytan artık insanlarla sadece cinlerini doyurmak için ve giydirmek için seçiyordu insanların kemiklerinden cinlerine elbiseler yapıyordu tanrıdan farklı olmak için çünkü tanrı çıplaktı ve insanları kendisine kıyafet olarak yaratmıştı şeytan kendisini yaratandan intikam alıyordu ve tanrı şeytanla baş edemiyordu şeytan çok kötüydü ama tanrıda şeytan kadar kötüydü şeytan ve tanrı insanları sadece araç olarak kullanıyorlardı ve cennet cehennem diye bir yalan uydurmuşlardı cennet ve cehennem  sadece tanrının ve şeytanın yalanıydı  insanlar bunlara inanmış ve bir birlerine şeytan ve tanrıdan daha çok zarar veriyorlardı.
                                                      İL HAMİ İ...

MASALLARDA HİKAYELERDE TANRI

Tanrı yer yüzüne serpiştirerek insan tohumlarını yaratmıştı elini tohumların bulunduğu  çuvala daldırdı bir avuç tohumu aldı seyre koyuldu.tohumlara bakarken uykuya daldı. tanrı kararsızdı tohumları serpmek için. yer yüzüne şeytan iki tane tohumu çaldı ve serpti yer yüzüne adem ile havayı tanrının göğsüne dökülen tohumlar tanrıyı gıdıkladı tanrı uyandı ama artık kaos başlamıştı adem ile hava şeytan tarafından serpilmişti yer yüzüne tanrı kızdı tohumların bulunduğu çuvalı büyük bir hışımla yer yüzüne fırlattı ve tanrı zayıf olduğunu anladı büyük üzüntüyle insanları seyretmeye başladı şeytanı tanrı yaratmıştı ama şeytanı cezalandıramıyordu ve kendisine   şeytanı yarattığı için büyük kızgınlık duyuyordu  şeytanı kim cezalandıracak şeytanı yaratan tanrıyı kim cezalandıracak  tanrı kusurluydu
ve şeytan tanrının kusuruydu
                       HİKAYELERDE VE MASALLARDA TANRI VE ŞEYTAN CEZALANDIRILACAK

KAPİTALİZM VE KADIN

İnsanlığın ilk çağları henüz milliyetçililik kavramının bilinmediği yerleşik hayatın tanınmadığı sınıfsız toplumlarda kadın ve erkek ayrımı yoktu avcı ve toplayıcı dönemde soy kadın üzerinden yürüyordu kabileler arası evlilikte erkek kadının kabilesine gider.  Boşanmalarda erkek kabileyi terk eder ve hiçbir şeyden hak talep edemezdi. Çocuklar kabilenin kadın erkek demeden bütün bireyleri tarafından bakılır komünal bakıcılıkla yetiştirilirdi. kadın ve erkek ortaklaşa çalışır ve beslenirlerdi kadının üstünlüğü söz konusuydu kadın asıl üretici idi doğalında buda kadının üstün değerde olduğu kabile yaşamında kadının değerinin ve inançlarında belirlediğini antropoloji tarafından açıklanmaktadır. Engels ilk çağlarda babalık kavramının farkında olunmadığının cinsellik kişiler arasında özgürce yaşana bilindiğini ve erkekten çok kadının belirleyici olduğunu söyler, Mülkiyetçiliğin ortaya çıkışıyla yerleşik hayata geçerek anaerkil topluluktan ataerkil topluluğa geçiş başlamıştır. Sınıfsız toplumların sınıflandırılması sonucu kadında toplumda ikinci sınıf muamelesine tabi kalmıştır.  Ve insanlar tüm bu evrelerden geçerken komünal toplumlardan köleci toplumlara geçiyordu buda kadının statüsünün değişmesine neden oluyordu Köleci toplumlar mülkiyetin kesin olarak egemenlerde olduğu değişken biçimleri feodal yapıya geçerek kadın emeğinin köylü toplumu içinde kölenin kölesi (erkeğin hizmetkarı) sınıfsal olarak emekçi olan kadının emeğini ikinci veya  üçüncü plana atılması feodal yapılarda erkeğin köleleştirilmesi iş gücünün artırılması politikalarıydı. artık dinler ide belirleyen erkek egemen zihniyet. Dinlerin erkek yapısıyla kadının yeri olmadığı toplumsal politikalarla. kadını yok saymıştır. dinlerin tamamen erkek olmasından dolayı üretim ilişkilerinde kadın, erkeğin ürete bilmesi için bir meta cinsel obje olarak görülmüş. Egemenler tarafından sömürülen erkek emeğine karşılık erkeğe kadın emeği ve bedenini sömürmesi sunulmuştur.18.ve 19. Yüzyıllarda savaşların uzun sürmesi insan yaşının 38,45,arası olduğu dönemlerdi. Savaşların çocuk sınıfını bile ortadan kaldırdığı bu dönemlerde erkeklerin savaşlarda olmasıyla üretime kadınların sürülmesi emeğinin gasbının daha kolay olduğu yıllardır. Günümüz  kapitalist sistemde kadını eve hapsetmenin proletaryanın örgütlülüğünün zayıflatmasına yönelik egemenlerin devlet işbirliğiyle önüne geçmesi çalışmaları yürütülüyor. Tekelci medya aracılığıyla bunu yarı yarıya başaran egemenler. Çürüyen kukan kapitalizmin üstünü örtmenin Çabaları içindeler. devletin yeni yasalarla kadını eve hapsetmenin farklı yollarını ararken çıkardığı yasalarla bunu ayan beyan bize göstermektedir. ev kadını sigortası, evde bakım ücreti gibi yeni torba yasalarla kadını eve hapsetmenin farklı yollarına baş vuran devlet. Kadın ı sınıf savaşımından uzaklaştırmanın amacındadır. Globalleşen kapitalist sömürge kadının yerinde planları arasında kendine göre belirlemiştir. bu nedenledir ki kadın erkek ayrımının kapitalizm acısından büyük önem taşır. Kadının toplum tarafından ikinci sınıf muamelesine maruz kalması olasıdır. Kapitalizm propagandasını yaparken farklı araçlardan yaralanan sistem ilk okullardan başlayarak üretim ayrımını benimsetmeye çalışır. Kadına sistem tarafından biçilen rol proletaryanın bölünmesi acısın dandır. Çocuklara verilen ilk derslerde ve ders kitaplarında özellikle dikkat çeken unsurlar vardır. Bunlardan bazıları şöyledir. [babam işteyken annem bize yemek yaptı.] yada [biz bu sene tatil için köye baba anneme ve dedeme gittik babaannem evde süt sağıyor dedem ağaçtan bana oyuncaklar yaptı baba annem bize çok lezzetli yemekler yaptı annem babaanneme yardım etti babamla dedem beni köyde gezdirdiler.] kapitalist sistemin daha çocuk yaşta benimsetmeye çalıştığı kadın erkek ayrımını sürekli yenileyerek dayatmaya devam ediyor. Kadının erkeğe yada erkeğin kadına bakışı ilişkileri sadece ihtiyaca dolayı gelişiyor bu nedenle kadının özellikle toplum içeresinde namus kavramıyla bir anılmasının sebebi de proleter sınıfının bölünmesi ne yöneliktir. bu nedenledir ki kadın surunu toplumsaldır. kadın sorununu sadece kadının çözmesi gerektiği düşüncesinde yanlıştır. kadın sorunu erkeğe dayalı bir surun olmasından kadın ve erkek eşit toplum düşüncesiyle bu surunun çözümü için mücadele etmelidir. Erkeğin kadını anlayamayacağı düşüncesi sınıf mücadelesini bölmesiyle beraber kapitalizme de destek vermektedir. Marksist-Leninist çözümünü ele almayı ve sonra onu “reformist” ideolojilerle karşılaştırmayı hedef almaktadır. Biz, Marksist-Leninistler Kadın sorununun ancak Marx ve Engels in öğretileri ve onların takipçileri Lenin in bu soruna katkıda bulundukları eserlerini incelemekle çözümlenebileceğine böylece Kadın Sorununun doğru bir perspektifle görülebileceğine inanıyorum. Yani onların öğretilerini öyle kavramalıyız ve çözümlemeliyiz ki. düşünce ve yaşantı tarzımızı bu kavrayış etkileye bilmelidir—bu gerek kadınlar gerekse erkekler için geçerlidir. Dolayısıyla her iki cinsin katılımı olmaksızın işçi sınıfının kurtuluşu olası değildir. kadının proleter mücadelenin içinde rolü büyüktür. Kadın mücadele içinde var olması devrimci disiplinin sağlanması içinde gereklidir.